Hukuk, hayatımızın her anını düzenlemiştir. Bir kişinin vefat etmesi ile birlikte, birçok hukuki sorun ortaya çıkmakta, mirasçılar açısından yeni bir süreç başlamaktadır. Miras bırakanın (murisin) malvarlığının az, borcunun çok olması veya murisin malvarlığı hakkında yeterince bilgi sahibi olunmaması hallerinde mirasçılar, mirastan kaçınabilmektedir. Reddi Miras veya diğer bir ifadeyle mirasın reddi, günlük hayatta karşılaştığımız mirasçılara mirası kabul etmeme hakkı sağlayan bir düzenlemedir.
Miras, miras bırakanın ölümüyle açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir. Türk Medeni Kanununun 599. Maddesi uyarınca, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar(vasiyetname alacaklıları), miras bırakanın menkul, gayrimenkul, banka hesapları ve taşınmazları kullanma haklarına murisin ölümü ile birlikte kendiliğinden hak kazanırlar. Bunun yanı sıra, murisin tüm borçlarından, külli halefiyet gereğince, kişisel olarak da sorumlu olurlar.
Miras bırakının vefat etmesi sonucunda miras kendiliğinden mirasçılara geçer. Mirasın reddi hakkı, ancak mirasçılık sıfatının doğması ile yani miras bırakanın vefat etmesi sonucunda mirasın intikali ile doğmaktadır. Miras bırakan vefat etmeden mirasın reddi talep edilemez, yapılsa bile hiçbir hukuki geçerliliği yoktur. Ancak miras bırakan vefat etmeden, başka birisi lehine mirastan feragat sözleşmesi noterden düzenlenebilir.
Mirasın reddi, mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddi olarak iki halde düzenlenmiştir.
MİRASIN GERÇEK REDDİ NEDİR?
Yasal veya atanmış mirasçılar, fiil ehliyetine sahip olmak koşuluyla yazılı veya sözlü olarak kayıtsız ve şartsız mirası ret ettiklerini murisin ikametgahının bulunduğu sulh hukuk mahkemesine bildirdiklerinde, başkaca hiçbir koşul aranmaksızın mirası ret edebilirler. Mahkeme sadece murisin beyanı itibar etmek zorundadır. Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı, miras bırakanın ölüm anından itibaren sona erer. Reddi miras kararı, sadece bu hakkı kullanan mirasçı yönünden hüküm ifade eder.
MİRASIN GERÇEK REDDİNİ KİMLER İSTEYEBİLİR?
Mirası ret edecek kişinin, reddi miras ile tüm mirasçılık sıfatı ortadan kalkacağı için yapılan işlemin hukuki anlam ve önemini anlayabilecek fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Avukatların müvekkilleri adına mirasın reddini isteyebilmesi için vekaletnamesinde bu konuda özel yetkisinin olması gerekir. Yaşı küçükler, velileri tarafından açılacak dava ile mirası ret edebilirler. Temyiz kudretine haiz olmayan kişiler ise vasisi veya velisi tarafından Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan ve Asliye Hukuk Mahkemesi denetimi ve onayından geçmiş olan yetkiye istinaden mirası ret edebilirler. Yasal danışman atanmış olan kısıtlı ehliyetliler fiil ehliyetine sahip kişiler gibi mirası ret edebilirler.
MİRASIN GERÇEK REDDİ HANGİ SÜREDE YAPILIR?
1-)TÜRK MEDENİ KANUNU 606. MADDESİNE GÖRE BELİRLENEN SÜRE:
Yasal mirasçılar tarafından mirasın reddi TMK 606. Madde uyarınca, üç ay içinde ret edilebilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten işlemeye başlar. Mirasçılar ile muris arasında fiili bağın olmaması, mirasçıların murisin öldüğünden haberdar olmadıklarını ispatladıkları halde bu 3 aylık süre öğrenme tarihinden başlar. Örneğin, muris ile mirasçıların uzun yıllardır konuşmuyor olması, mirasçının uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor olması ve ailesi ile bağının kopuk olması, mirasçının kaçarak evlenmesi sebebiyle ailesi tarafından dışlanmış olması, mirasçıların evlilik dışı birliktelikten doğmuş olması ve muris ile hiçbir bağın olmadığının mahkemeye ispatlanması halinde süre öğrenme tarihinden itibaren başlayacaktır.
Vasiyetname ile atanmış mirasçılar tarafından için TMK 606. Madde uyarınca, miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Bu süre ise Sulh Hukuk mahkemesi tarafından vasiyetnamenin açılıp okunması ve kararın tebliğ ile başlar. Miras sözleşmesi lehdarı da aynı süreye tabidir.
2-) TÜRK MEDENİ KANUNU 607. MADDESİNE GÖRE BELİRLENEN SÜRE:
Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle 3 aylık süre işlemeye başlar.
3-) TÜRK MEDENİ KANUNU 608. MADDESİNE GÖRE BELİRLENEN SÜRE:
Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin miras bırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez. Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.
Tüm bunların yanı sıra, önemli sebeplerin olduğunun ispatı halinde Sulh Hukuk Mah. süreyi TMK 615 maddesi uyarınca uzatabilir.
Muris aleyhine açılan davalar ve icra takiplerinde mirasın reddi için tanınan sürelerin geçmesine kadar dava ve takipler durur, hak düşürücü süreleri ile zamanaşımı süreleri işlemez.
Resmi defterin tutulduğu durumda da TMK 626 madde ye göre ret süresi bir ay olarak düzenlenmiştir. Defter inceleme süresi bittikten sonra mirasçı mirası reddettiğini, resmi tasfiye istediğini veya deftere göre ya da kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan etmelidir. Ancak gerekli hallerde hakim ek süre verebilir. Bu bir aylık süre tereke defteri tutan Sulh Mahkemesinin mirasçıları tereke hakkında kararlarını açıklamak üzere mahkemeye davet ettiği çağrının mirasçılara tebliği ile başlar.
MİRASIN REDDİ HANGİ MAHKEMEYE YAPILIR?
Mirasın reddi davaları, murisin ikametgahı mahkemesinde açılır. Duruşmada, mirası ret edecek kişinin kayıtsız ve şartsız beyanı tek başına yeterlidir. Sulh Hukuk Mahkemesi mirasın reddi ile ilgili başkaca bir araştırma yapamaz.
REDDİ MİRAS HAKKININ SONA ERMESİ KOŞULLARI NELERDİR?
TMK 610. Maddesinde, yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur. Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebri icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz denilmektedir.
Yasal veya atanmış mirasçılar, 3 aylık süre içerisinde mirası ret etmemişlerse, mirası kabul etmiş olurlar. Bununla birlikte, mirası ret etmiş olsa bile terekeyi kabul anlamına gelen olağan işler dışındaki faaliyetlerde bulunurlarsa, örtülü olarak mirası kabul etmiş sayılırlar. Her olay için özel değerlendirme yapmak gerekir. Ancak, tereke malının kiraya verilmesi, kira gelirlerinin alınması, taşınmazın değerini arttırıcı tadilat ve tamirat yapılması gibi eylemler mirası örtülü kabul edilebilir. Dava hakkının kaybolmasına engel olmamak için dava açmak, mirasçılık belgesi almak, dul ve yetim maaşı almak, destekten yoksun kalma tazminatı almak gibi eylemler ise Yargıtay kararlarına göre örtülü kabul anlamına gelmemektedir.
Mirası ret eden yasal mirasçı, bu işlemini, kendi alacaklılarına borcunu ödememek amacıyla kötü niyetli olarak yapıyor ise, alacaklıları veya hakkında iflas kararı verilmiş ise iflas masası, yeterli güvence verilmez ise altı ay içerisinde reddi mirası iptal ettirebilir. TMK 617 maddesine göre, bu süre hak düşürücü süre olup, mirasçının mirası reddettiği andan itibaren işler. Mahkeme mirasın reddinin iptaline karar verirse miras tasfiye hükümlerine göre tasfiye edilir. Mirasın tasfiyesi sonucunda, mirasçının payına hak ve alacak düşerse bu bedel önce itiraz eden alacaklılara ödenir, geriye kalan bir bedel olursa itiraz etmeyen alacaklılara, yine de artan bedel olursa buda reddeden mirasçının yerine geçen mirasçılara verilir. Bu davalarda aranan MK 2 iyi niyet kuralının varlığı araştırılır.
MİRASIN HÜKMEN REDDİ NEDİR?
TMK 605/2 maddesi hükümleri gereğince, miras bırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkça belli olması ve borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olması halinde, miras ret edilmiş sayılır. Bu halde yasal 3 aylık süre işlemez, bu sürede suskun kalınması mirası kabul anlamına gelmez. Bunun tespiti her zaman mahkemelerden istenebilir veya tereke alacaklıları tarafından açılmış olan davalarda da ileri sürülebilir. Tereke alacaklıları tarafından açılan davada, terekenin borca batık olduğu iddia ediliyorsa mahkeme bu hususta dava açmak için mirasçılara yetki ve süre verebilir, açılacak davanın sonucuna göre davayı bekletebilir. Terekenin borca batık olduğunun tespiti davaları, tereke alacaklılarına karşı, alacaklıların yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Görevli mahkeme, aksine bir düzenleme olmadığı hallerde Asliye Hukuk mahkemesidir.
MİRASIN GERÇEK/HÜKMEN REDDİNİN SONUÇLARI NELERDİR?
TMK 611 maddesine göre, yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer. Miras reddeden atanmış mirasçının payı, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, miras bırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır. Sadece atanmış mirasçılar tarafından miras ret edilirse, arta kalan bedel yasal mirasçılara ödenir.
TMK 612 maddesine göre, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Resmi tasfiye yapıldıktan, tüm borçlar ödenmesine rağmen terekede arta kalan değerler olursa, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.
TMK 613 maddesine göre, Altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer. Altsoyun tamamı mirası reddedince miras ikinci zümreye geçmez ve eş tek başına mirasçı olur. Buradaki altsoy sadece miras bırakanın ölümü ile ilk sırada mirasçı olan altsoydur.
TMK 614 maddesine göre, mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar. Bunun üzerine miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
Mirasın gerçek/hükmen reddinde, borca batık terekeden dolayı korunan yasal ve atanmış mirasçılardır. Ancak, burada miras bırakandan alacaklı olanlarında hak ve menfaatlerinin korunması düşünülmüştür. TMK 618 maddesine göre, ödemeden aciz bir miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar. Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle adet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır. İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.
Reddi miras davaları, miras hukukunun önemli davalarından olup eksik ve hatalı dava açılması halinde bir çok sorunla karşılanmaktadır. Bu davaların ehil bir avukat tarafından takibi faydalı olacaktır.